9.1.2017
Her yerde kar var : ))
Merhabaaaaaa
Yeni bir yılın şu ilk günlerinde olması gereken oldu ve kar geldi. “Kar sanki yıllardır yağmıyordu İstanbul’a ve hiç görmemiş gibi davranıyorsunuz” diyenlere söyleyelim, böyle yağmıyordu : ))
Gökyüzüne yakın bir yerde oturuyorum ben, her sabah martılara “günaydın” diyerek başlıyorum günüme. Yol boyu insanların nasıl koşturduklarını izliyorum yukarılardan. Tüten bacaları, perdesi açılan pencereleri ve çayını alıp camın yanına gelip oturan yaşlı amcayı izliyorum. Kahvem bitene kadar, içim üşüyene kadar ve dayanabildiğim kadar soğuklara, uzaktan bile olsa “merhaba” demenin mutluluğu ile başlıyorum. Sabahın ilk ışığını görmenin zevkini asla tarif edemem. Bu herkes için değişir. Yeni olan her şey heyecanlandırır beni. Yeni bir gün gibi, etkisini akşama kadar kaybetmeyen her zaman dilimi önemlidir çünkü. İçinde sürprizler vardır, bulup çıkartmak, olanı iyiyi bulmak, güzeli görmek ve hayra yormak bizim elimizde. Geceye ulaşıp şükrettiğimiz bir günün huzurunu ise hiçbir şey veremez.
2017 diğer yıllara göre daha pozitif, daha eğlenceli ve çok ses getirecek gibi geliyor. ( Kötü başladığımız ve şehit verdiğimiz, acısını asla unutmayacağımız can kayıplarını göz ardı etmiyorum elbette . ) Fakat umudumu da kaybetmiyorum. Çünkü güzeli görmek ve güzeli çağırmak bizim elimizde. Bu nedenle mahsur kaldığımızı düşündüğümüz şu saatleri ekip olarak değerlendirip, hazırlık aşamalarımızı hızlandırmakla meşgulüz. Olan biteni buradan anlattığım için bana kızan arkadaşlarıma selam söylüyorum. Ama kutlamaları birlikte yapacağız. Edebiyat Defteri bu yıl güzel bir organizasyon ile bizi bir araya getirecek çünkü. ANSIZIN bunu zaten kendisi ilan etmişti. Diğerlerinin duyurusunu da tabi ki ben haftaya ve sonra yazdığım yazılara saklayacağım.
Kar nedeni ile birçok etkinlik iptal edildi. Yollar kapalı, ulaşım çok sıkıntılı olunca sanırım bir süre daha yakın tarihli etkinlikler iptal olacak. Ben size bir güzellik yapayım : ))
Önce müzik tavsiyesinde bulunacağım. Sabahın köründe instagramda bir arkadaşım yol boyu hikayesinde “Club Des Belugas” dinletti. Eminim çok beğeneceksiniz. “La Mer” mutlaka dinlemelisiniz. Hatta tüm şarkılarını sıkılmadan seveceksiniz.
Size şimdi film önerisinde bulunmalıyım. 24 saati evde geçirecek olanlar için özellikle. Sinemia kartımın süresi bitmese, şu an sinema salonlarını geziyor olacaktım ne güzel, hemen yenilemeliyim. Ben edebiyattan uyarlanmış filmleri hep merak etmişimdir ve aynı etkiyi verip vermediğini görmek isterim. Bu nedenle film seçimlerimde önceliğim budur. Mesela Hasan Ali Toptaş’ın “Gölgesizler” kitabını okumuş muydunuz? Filmde öyle güzel sahneler var ki, ben kitabın sayfalarını takip ettim. Selçuk Yöntem vardı, hatta film sonunda Candan Erçetin ve Hasan Ali Toptaş, bir pencereden görünüyordu. İşte böyle sevdiğim çok yapıt var.
Mesela sizi oyalayacak, heyecan verecek “Yüzüklerin Efendisi” serisini izleyebilirsiniz. Ben kitaplarını okuduktan sonra filmlerini izledim ve bu serinin hastası olmuştum. Şimdi hadi izleyelim dese biri anında otururum, hayır demem. Hem kaç tane bölüm var, vakit sıkıntımız da yok diyorsanız tavsiye ederim. Legolas’ın ok attığı sahne geldi gözümün önüne. Erkek kardeşimle sinemada “bir daha izleyelim” kararı aldığımız yer. Sonrasında defalarca izledik.
Size tebessüm getirecek, izlemekten keyif alacağınız, üstüne çokça yorum yapabileceğiniz bir film daha söyleyeyim. “Tiffany’de Kahvaltı- Truman Capote” Kitap çok eski, aslında film de çok eski. Hatta siz bu filmi defalarca izlemiş bile olabilirsiniz. Ben çoğu zaman izlediğim ve çok sevdiğim filmleri yeniden izlemeyi seviyorum. Başrolde Audry Hepburn oynuyor. Rahmetli babaannem çok severdi ve ilk kez onunla izlemiştik bu filmi. Çocuktum daha, sonra kaç sefer izledim bilmiyorum. Bu kadının saçlarına, topuzuna, makyajına ve kıyafet seçimine hep bayılmışımdır. Çılgın, deli-dolu, bağlanma korkusu olan genç bir kadın yaşamına hazır olun. Audry Hepburn bu filmde 19 yaşında Holly rolünü canlandırdığı zaman, 32 yaşındaymış. İzleyenlerin yorumunu almak isterim.
Kitap okuyan bir kitleye kitap tavsiye etmeyeceğim bu hafta. Ama sizin bana tavsiye edecekleriniz varsa göz atmak isterim.
Şimdi ben son 7 yılın en yoğun kar yağışını izleyip, havada dans eden martıları izlemek istiyorum. Belki birkaç fotoğraf çeker paylaşırım. Bu kar hepimize çok iyi gelmiştir mutlaka. Dışarıya çıkma zorunluluğunuz da yoksa, izlemek muhteşem. Keyif yapmak, dinlenmek, düşünmek ve karar vermek için güzel geçiyor. Kar ile ilişkim kısa vadeli. Soğuktan nefret ettiğim için yakınlaşmayı pek sevmiyorum. Fakat biz küçükken kar yağdığında biz dört kardeşiz mutlaka dışarı çıkar kartopu oynardık. Kayardık ve ben hep ağlayarak eve dönerdim. Şimdi bakıyorum çocuklar nerede? Ellerinde tablet, önlerinde bilgisayar, kar’ın tadını bilmiyorlar. Onlara birer büyük olarak örnek olun ve dünyanın bize sunduğu bu mucizeyi onlara tattırın lütfen. Şimdi ben hızlıca diğer işlerime dönmeliyim. Hep diyorum hafta arası da yazmak istiyorum diye ama fırsat olmuyor. Bir selamınızı esirgemeyin siz yine de. Bana ve herkese “MERHABA” deyin…
Sevgilerimle
Banu Kalyoncu