Hınzır bir kapak, algıları zorlayan bir kitap ismi ve Türkiye’nin en genç ekonomi profesöründen 14 aşk hikayesi…
Hınzır bir kapak, algıları zorlayan bir kitap ismi ve Türkiye’nin en genç ekonomi profesöründen 14 aşk hikayesi…
Haftaya güzel bir kitap ile başlayalım mı? Aslında güzellik elbette kişilere göre değişir, içinde aşk olursa herkesi ilgilendirir, aldatma varsa şayet acı bizim en kaçınılmaz duygumuz. Bir gün rahmetli Barış Manço’nun programında Azeri kadın bir şarkıcı gelmişti, ismini hatırlayamadım. “Ayrılık” şarkısını söyleyecekti, orada söylediği şeyi hiç unutmuyorum. “Siz acıyı özümsemişsiniz, bu nedenle böyle şarkıları bizden daha iyi söylüyorsunuz” demişti. Güzel güzel yaşayıp, ağlaya ağlaya anlatıyoruz işte.
Kitap çok yeni, 14 Şubat Sevgililer Günü çıktı ve ilk dağıtılan kitaplar çoktan bitti. Emre Alkin ismini bilmeyenler varsa kısaca bi araştırın derim. Ekonomi profesörü, Kemerburgaz Üniversitesi’nde Rektör Yardımcısı, iyi bir müzisyen, her daim gülümseyen güçlü bir yazar. Hatta Yalın Alpay ile bir yazarlık atölyesi yönetmekte. Katılımcıların 3 ay içerisinde yazdıklarını ortak bir kitapta toplayıp, Doğan Novus’tan yanlış hatırlamıyorsam yayınlanıyor. Akademos İstanbul diye ararsanız bulursunuz. Ve hemen hemen her gün ülkemizin birçok köşesinde konferanslara katılmakta. Yani kendisini her an her yerde görme şansına sahipsiniz.
Kitaba gelince; aslında herkesten biraz var içinde. Yabancılamadığımız, üzerine çokça konuşabileceğimiz, örnek verebileceğimiz, oturup ağlayacağımız, maziye gideceğimiz birçok tanıdık zaman gizli. Ne tuhaf değil mi? Aldatmanın bu kadar tanıdık olması ve içinde bir şekilde yer aldığımız, bu duyguyu bu kadar kanıksamış olmamız. Olası bir his gibi, olması gereken bir yaşanmışlık gibi davranıyoruz. Biraz gergin ve biraz üzülerek okudum. Sonra hiçbir şey olmamış gibi yola devam etmek ve bu hikayeleri biraz buruk, biraz üzüntüyle, biraz gülerek anlatıyor olmamız bana kolay gelmiyor. Bu yüzden sanırım kitabın isminde kocaman bir sihirbazlık var. Kinaye dolu ama gülümseten bir tarafını da görmezden gelemiyorsunuz.
“Ruhunun sahibi olmalı insan, seçtiği yolun kaptanı olmalı” diyor Emre Alkin önsöz yazısında. “Hangi yoldan yürürsem huzursuz ve mutsuz olmam” cümlesi sonrası biraz düşündürüyor. İşte burada başlıyor her şey… İnsanın kendini sorgulaması ve ne kadar iyi tanıyor olduğunu, nelere katlanabileceğini, neleri göze alıp – yapabileceğini, mutluluğu mu yoksa acıyı mı daha çok sevdiğimizi keşfe çıkmalıyız. Kişi kendini tanımıyorsa yaşadıklarının sebebini başkasında aramaması gerektiğine inanıyorum.
İyi bir gözlem, keyifli bir anlatım, birbirinden farklı yaşamlar. Kimisinde güleceğimiz, kimisinde kızacağımız, kimisinde ağlayacağımız kocaman bir ayna saklanmış. Hepsi ayrı keyifliydi bir okur olarak ama “Grinin Her Tonunda Sevmek” favorim oldu. Kendimi sonunda ağlarken buldum. Aşk, sevgi, aldatma dolu satırlar sizi bekliyor.
Kitaptan bir alıntı ile son vereceğim. Ayrıca okuyanların yorumlarını da merak etmiyor değilim.
"Alıştığın mutsuzluk için keşfetmediğin mutluluktan vazgeçme"
Sevgiler.
Banu Kalyoncu